FEEDJIT Live Traffic Feed

DERTSİZLİK DERDİNDEN MUZDARİB OLANLAR

6.12.2007




İnsan zekâsı son derece tuhaf bir şey. Alışılmış hayatın dışına çıkıldığı vakit, işleyişi de farklılaşıyor. Bunu en iyi hastalık döneminde farkediyorum ben. Bir de deha seviyesine ulaşan zekâ var ki, benim inandığım, aşkın ortaya çıkardığı bir durum. Hani en güzel en iyiyi elzem kılar ya!


İlgisi yok belki ancak, şu an ismi hatırımdan çıkmış bir şair diyor ki:

Aşk derdinin devâsı kâbil-i derman değil
Terk-i cân derler bu derdin muteber dermanına

Derman isteyen kim!

Bu söyleyişe yakın bir şiir de, bir batılının hafsalasından, ruhundan, gönlünden kopup gelmiş. Diyor ki bu batılı şair:

Yeter, yeter ağladıklarım artık doymuşum,
Fecre, aya, güneşe; hepsi acı, boş dipsiz,
Aşkın acılığı dolmuş içime, sarhoşum,
Yarılsın artık bu tekne, alsın beni deniz.

İşte cân derdinden vazgeçmiş, cânan kucağının hasretiyle ağlayan, sarhoş bir gönül.

Rimbaud'nun hayatını merak ediyorum doğrusu. En kısa zamanda şümullü bir araştırma yapmam gerektiğini hissediyorum nedense şu an. Belki aynı fecrin, aynı ayın ve güneşin dipsizliğini yaşadığımdandır. Belki bu teknenin bana da gayrı yük olduğunu hissetmemdendir.

Ne de olsa böylece yoldaş sayılırız. Aynı yolda gidenler birbirini tanımalı bence.

0 yorum:

Blog Widget by LinkWithin