Her ferdin direncine ve sahip olduğu donanıma göre bu yapının o fert üzerindeki tesiri de farklı şekillerde tezahür etmektedir. Bu tezahürün ortak paydası ise, zihniyetlerin soğurulması, tek tipleştirmesi ve tepkisizleştirmesidir.
Zannetmiyorum ki, tarihin hiçbir devrinde insan, fert olarak bu derece yalnızlık hissiyle çepeçevre kuşatılmış olsun. Her durumda ve her mekanda, henüz "hayatiyet zeminini" kaybetmemiş iken, fertlerin muhakkak surette tutunabildikleri, yahut tutunabileceklerini bildikleri sağlam bir dalları olmuştu. Lâkin, bugün ancak yakıcı ve kahredici kucağındadır yalnızlığın her fert.
Musa'nın (as), 'umarım ki, bir ışık görürüm', diye belirttiği hak, hakikat, vakıa, ya da her ne ise, yaşadığımız hal ile uygun benzerlikler taşıyor bence. Karanlığın ortasında, ışığı ummak.
Doğru fikir, olması gereken fikir. Ama, şunu da hemen anlamamız gerekiyor. Musa (as) bu ışığı, çark içinde aramadı, aramak istese bile bulması mümkün olmazdı.