Elalemin namusuna yan gözle bakmaz iken
Bir sofra kurulmuş ki Halil İbrahim adına
Ortada bir tencere boş mu dolu mu bilen yok
Buyurun dostlar buyurun Halil İbrahim sofrasına
Daha çatal bıçak kaşık icat edilmemişken
İsmail'e inen koç kurban edilmemişken
Bir kavga başlamış ki nasip kısmet adına
Kapağı ver kulpu al kurbanı hiç soran yok
Yıllardır sürüp giden bir pay alma çabası
Topu topu bir dilim kuru ekmek kavgası
Bazen durur bakarım bu ibret tablosuna
Kimi tatlı peşinde kimininse tuzu yok
Alnı açık gözü toklar buyursunlar baş köşeye
Kula kulluk edenlerse ömür boyu taş döşeye
Nefsine hakim olursan kurulursun tahtına
Çalakaşık saldırırsan ne çıkarsa bahtına
Halat gibi bileğiyle yayla gibi yüreğiyle
Çoluk çocuk geçindirip haram nedir bilmeyenler
Buyurun siz de buyurun
Buyurun dostlar buyurun
Barış der her bir yanın altın gümüş taş olsa
Dalkavuklar etrafında elpençe divan dursa
Sapa kulpa kapağa itibar etme dostum
İçi boş tencerenin bu sofrada yeri yok
Para pula ihtişama aldanıp kanma dostum
İçi boş insanların bu dünyada yeri yok
Ha, bir de "Hal Hal" isimli şarkısı var.
Ayağında gümüş hal hal
İnce nakış gümüş hal hal
Yavru ceylan gibi kaçar
Seke seke çaydan geçer
Nazo gelin ayağına takar
derken, parmaklarıyla seke seke kelimelerini ifade etmek için yaptığı o tuhaf hareketleri hatırlıyorum. Tuhaftı ama yakışırdı o'na. Bir başkası yapmış olsaydı o hareketleri bayağı gülünç olur gibi geliyor bana. Ama, O'nun âlâmet-i fârikası olmuştu, o jestleri, mimikleri ve çeşit çeşit takıları tabii.
Tam dokuz yıl geçmiş ebediyete irtihal ettiği günden bu yana. Dokuz koca yıl.
Tam bir sanatçı idi Barış Manço. İçinden çıktığı cemiyete ait olmaklığı bir zül değil, bir kazanç addeden, müslüman mahallesinde salyangoz satmak gibi eblehliklerden uzak durmasını becerebilen, büyüklüğüne rağmen büyüklenmeyen, yükselmenin, üzerine bastığı zemine hürmetten geçtiğini anlayabilmiş, güzel bir insan idi.
Saygıyla anıyoruz.
Mahmut ÇETİN