FEEDJIT Live Traffic Feed

İSTANBUL'DA AFET

9.09.2009

İstanbul afetle karşı karşıya.

Ne sözler ne ağıtlar ne isyanlar gidenleri geri getirmeyecek.

"ateş düştüğü yeri yakar" demiş büyükler...
doğru, lakin eksik...
ateş eğer düştüğü yerde kalırsa yakar...
ve eğer ateş düştüğü yerde ise ve yakıyorsa,
o ateşi söndürmeyenler
düştüğü yerde tutanlar
seyredenler
zannetmesin ki
kendileri berîdir yanmaktan.

bazen koca ormanları, koca şehirleri yakıp yok eden tek bir kıvılcımdır.

ateşin düştüğü yerden de muhakkak kıvılcımlar yükselir, sıçrar, yayılır en beklenmedik şekilde, zaman ve mekanda.

Selin götürdüğü canlar değil sadece. İnsanlığı da, merhameti de, vicdanı da, insafı da alıp götürdü. Can pazarında canlar çırpınırken bir yerde, öte yanda denaatin zirvesindeki insan kılığındaki mahlukların yağma peşine düşmeleri, bu toplumun geldiği son noktayı da göstermekte aynı zamanda.

Ne yüzde kızarma, ne çekinme var. Aksine şeytani sırıtışlar yüzlerde.

Benzer kansızlıklara 17 Ağustos depreminde de şahit olmuştuk. Hatta yaşayanlardan bizzat dinlediğim öyle hadiseler var ki, en ilkel kabilelerin dahî yüzünü kızartacak denaat ve rezillikte. Keza Erzincan depreminde kuyumcuların yıkılan dükkanlarından altınları yağmalayanlardan bazılarının, buna direnenleri boğazladıklarını, üzerine duvar yıkılmış can çekişen bir kadının kolundaki bilezikleri çıkararak almayı beceremeyince kolu kesip aldıklarını olayın şahitlerinden dinlemiştim vaktiyle.

Bu afetleri doğanın gazabı, doğanın intikamı diye adlandıran beyni sulanmışlar!

Bu insanın kendi elinin eseridir. Bu yağmurun, bulutun, zeminin, arzın öfkesinin değil; insanın alçalışının neticesinde ortaya çıkan hallerdir. Azıcık fikretme zahmetinde bulunanlar, bunun böyle olduğunu rahatlıkla anlayacaklardır.

Devletin acil durumlara müdahalesinin hâlâ yeterli olmadığını da gördük bu arada. Bunca felaketlerin ardından henüz olması gerektiği gibi müdahele edilememesinin, yarın karşı karşıya kalacağımız çok daha büyük (savaş gibi, ki pek uzakta olduğunu sanmıyorum) felaketlerin azabının ve kaybının çok daha derin olacağını bilmek için kâhin olmaya gerek yok.

Arama ve kurtarma ekiplerinin yanında inzibati ekiplerin de anında ve yeterli donanım ve eğitimle hemen oluşturulması ve bu tür hadiselerde en etkin şekilde hareket etmelerini sağlayacak eğitim, materyal, kanuni düzenlemeler gibi unsurların acilen hayatiyete geçirilmesi gerektiğini, bizi idare edenlerin bu satırları yazan şahıstan daha iyi bildiklerini söylemeye gerek yoktur.

Yağmacılara verilecek cezanın da, en ağır nisbette olması gerektiğini hatta mevcut kanunlarda uygun düzeltmeler ve değişiklikler yapılarak bu türden tıynetsizlere hayat hakkı tanınmaması gereketiğini de, insanlık ve vicdan ve ahlak ve millet namına talep etmenin, herkesin hakkı ve vazifesi olduğunu belirtmek yerinde olacaktır.

Canını kaybedenlere rahmet, cananını kaybedenlere de sabırlar dilerim.

Allah (c.c), bizi amellerimiz sebebiyle felaketlere düçâr kılmasın!
İçimizdeki beyinsizler sebebiyle bizleri helâk etmesin!
Sevdikleri hürmetine, ağzı süt kokan günahsız bebekler hürmetine, ism-i Rahim hürmetine,
bela ve musibetlerden muhafaza buyursun.

AMİN!

0 yorum:

Blog Widget by LinkWithin