FEEDJIT Live Traffic Feed

ÖZDEN AYRI

24.08.2009

Şekle bağlanıp kaldık tümden. Soysuz ve bayağı sırıtışlar yüzlerde. Ne samimiyet, ne vicdan, ne ahlak ne iman. Bunca ulvi değerlerin kıymeti, az da olsa dünyalık değerlere gösterilen alakanın çok gerisinde kaldı artık.

İnsan, kendi söylediği sözün dahi, doğruluğu hakkında şüpheye düşer oldu. Kendi yalanına inanan ve onun ardısıra giden kişinin, hayır ve iyilik namına, terbiye ve fedakarlık namına, vatan ve millet namına verebileceği şeyler ne olabilir ki?

Hataların yahut günahların dahi ne kadar büyük olursa olsun, bir kefareti vardır. Hataya düşen bu halinden rücu eder ve özrünü de beyan ederse, af ve merhamet dairesine muhakkak girecektir. En büyük günahı irtikab etmek bahtsızlığına düşen biri dahi, yine başını eğip, gönlünü kanlandırarak, nedamet gözyaşlarıyla, havf ve haşyet hisleriyle dopdolu olarak rücu ettiği vakit herşeyin Sahibi'ne, elbette af ve merhamet dairesine dahil olacaktır.

Lakin, öyle bir hal-i perişan içerisindeyiz ki, ne hatalar sahipleniliyor ne günahlar. Daha da ötesi, irtikab edilen cürümlerle, göğüsler gerilerek, burunlar yukarılara kaldırılarak ve en ufak yüz kızarıklığı bile simalarda yer bulamadan, iftihar ediliyor. Bunun adı, iblisliktir. Lainliktir.

Ve dahi, son kerteye gelmiş dünyanın, silkelenip atılacağına işarettir.

Anlayanlar, hissedenler, baktıklarını görenler, ancak içlerinde seslendirebilmek acziyeti ve çaresizliği içerisinde, duaların ve yakarışların kucağında huzuru aramaktalar.

Havf ve reca tepeleri arasında koşuşturup duran mümin, yine de ümitvar olmakla mükelleftir.

Tutulacak yegane dal da, bu olsa gerek.


24.08.09 KİLİS

0 yorum:

Blog Widget by LinkWithin